Onurlandırılan ve aşağılananım
Ahlaksız ve kutsal olanım
Zevceyim ve bakireyim
(Anne) ve kızım
Annemin uzuvlarıyım...
Anlaşılamayan sessizlik
ve sık sık hatırlanan düşünceyim
Tınısı çok katlı o ses
ve görünüşü çoklu o sözüm
Kendi adımın dile getirilişiyim"
"Kutsal Fahişe", Nancy Qualls-Corbett, Tavanarası Yayıncılık
Kendimi bildiğimden beri sekse merakım vardı. Mastürbasyona 6 yaşında başladım... İlk pornomu 7 yaşında seyrettim, tesadüfen de olsa... Bedenimi severim; ona bakmayı, onu aynada incelemeyi, kendimi okşamayı, öpmeyi... Onu iyi tanırım, tepkilerine önem verir, dikkat ederim, onu dinlerim...
Kutsal Fahişe adını seçtim çünkü kadın bedeninin, erkeğinkinden daha gizemli olduğuna inanıyor, cinsellikte günümüzdeki genel kanıların (erkeğin etken, kadının edilgen oluşu, seksin kadınlar tarafından istenmesinin ucuz, günah vs. oluşu, Bakire Meryem vb. birçok safsata) çoğunun yanlış olduğunu düşünüyorum.
Anaerkil toplumlarda Kutsal Fahişe tapınılan bir varlıkken günümüzde hor görülmektedir. Ataerkil topluma neden geçildiği hem çok uzun hem de fazla ciddi bir konu olduğu için, bunu burada tartışmayacağım, en azından şimdilik... Hemen yeri gelmişken, bu yazıyı hala okumakta olan siz okuyucuya küçük bir iki açıklama; öncelikle, feminist değilim, feminizme inanmam, kadınların veya erkeklerin birbirinden üstün olduğunu değil, tamamlayıcı olduklarını savunurum. İkincisi, bu fazla ciddi girizgah sizi ürkütmesin, şimdiden sonra anlatacaklarıma altyapı sağlamak için biraz detaya girmem gerekti, hepsi bu...
Kutsal Fahişe kitabını ilk gördüğümde, "işte yıllardır aradığım tanımlama" dedim, evet ben bir kutsal fahişeydim. Küçükken fahişelik mesleğinin, hem seks yapıp, hem de üstüne para almanın muazzam bir fikir olduğunu düşünürdüm. İlk okul yıllarımda mastürbasyon yaparken ya fahişe yada playgirl olduğumu hayal ederdim. Toplum baskısı ve daha pek çok nedenle pratikte bunun pek de mümkün olmadığını artık bilsem de, özünde bu düşüncede bir kadınım.
Erkeklerin "boyunu ölçme" ile derdi olduğu gibi benim de "derinlik ölçme" derdim vardı küçükken. Nihayet bir gün merakıma yenilip elime geçirdiğim bir kalemi sokabildiğim kadar derine sokup derinliğimi ölçmüştüm. Ve tabi bekaretimi (ne çirkin tanımlamadır bekaret) bu şekilde kaybettim. Kasıtlı bir hareket değilse de, isabet olmuş.
İlk cinsel ilişkimi yaşadığımda 18'dim. Hem çok merak ediyor, hem de çok geriliyordum. Sevgilimle hep bir noktaya kadar gelip, iş benim donumu çıkarmaya geldiğinde duruyorduk. Bir yandan gerilirken, bir yandan da kendime müthiş kızıyor, kendime yediremiyordum. "Ben bile bunu mesele ediyorsam, seksi iyice tabulaştıranlar neler yapıyordur" diye de düşünüyordum. Burada tabi "ben bile" derken ukalalık yapmaya çalışmıyorum, seksi çok küçük yaştan beri merak eden, istekli bir genç kızın bile ne gibi korkular yaşadığının altını çizmeye çalışıyorum.
Çok fazla adamla birlikte oldum, çok fazla şey denedim, zamanla hepsini anlatacağım. Şu an için söylemek istediğim şey, tabuları kırmak zor... ama imkansız değil. Bu blogu oluşturmamın temel nedeni, konuşulmayanı konuşmak, paylaşılmayanı paylaşmak, farklı görüşler, yorumlarla karşılaşmak, tartışmak, yalnız olmadığımı (yada belki yalnız olduğumu) kendime göstermek.
Günlük aptal konulara saatlerce kafa patlatan ey insanoğlu, günde birkaç dakikanı seksi anlamaya ayırsan- seks zannedilen gel-gitler değil, gerçek seksten bahsediyorum- daha rahat, daha özgür olacaksın inan.