27 Temmuz 2017 Perşembe

Kelimelerin Önemi ve Cinsel Travmalarımız

Çocukluğumuzdan beri bize öğretilen yanlışlar önce kelimelerle başlar. Bekareti KAYBETMEK denir mesela, ya da VERMEK denir, hatta adam alacağını ALDI gitti denir... Kendi zevkini düşünmek yerine karşıdakini kaybetmemek için yapılacak tüm özveriler tam burada başlar işte, kaybetme korkusuyla, terk edilme korkusuyla. Yeter ki beni sevsin diye sevmediğin/ istemediğin/ sana zevk vermeyen şeylere boyun eğersin. Seks bir anda senle ilgili bir şey olmaktan çıkıp tamamen karşındakine zevk vermeye çalışmaya dönüşür. Oysa zevk almadan zevk veremezsin. 
Kelimelerden sonra ayıplamalar gelir. Kendini keşfederken, daha çocuk yaşta, annen seni azarlar "şeyine dokunma!" diye, AYIP! Elini iter, belki tokat atar bir daha yapma diye. İşte o an öğrenirsin çocuk aklınla seksin ayıp olduğunu, günah olduğunu, kirli olduğunu... 
Çok basit ama her birimizin başına gelmiş hatalardır bunlar. Ve tüm hayatımızı etkiler; hem cinsel hayatımızı hem özgüvenimizi zedeler. 
Ama, bunu aşmak bizim elimizde. Nasıl mı? İlk adım, fark etmek. Kabul etmek ve kendimizle, bedenimizle barışmak. Kendimizi, bedenimizi, tüm bedenimizi tek tek sevmek. Ben güzelim demek, kusurlarımla, belki kilolarımla, belki engellerimle, ama güzelim. Ellerim güzel, dudaklarım güzel, göğüslerim, cinsel organım... Ben güzelim. Ve ben haz almak için seks yapmak istiyorum. Ve bunu hak ediyorum. Bu benim hakkım. Fantazilerimle, sevdiklerim ve sevmediklerimle... İstediklerimi yaparak ve istemediklerime hayır diyebilerek!.. Çünkü ben değerliyim!



29 Ocak 2016 Cuma

Slut-O-Meter

Kadının ne giydiği, ne kadar iffetli/ iffetsiz olduğunu belirlemez! Hem zaten "iffet" de ne?! Ve ayrıca, kim benim iffetli veya iffetsiz olmam gerektiğine karar verebilir ki?!

(fotoğraflar bu kaynaktan alınmıştır)





23 Ekim 2015 Cuma

Tüm Kadınlar John'a Karşı



(John ismindeki erkek yöneticilerin sayısı, tüm kadın yöneticilerin toplamından daha fazla)

7 Şubat 2014 Cuma

Sadece İnsan Olmak

7 Şubat günü Rusya'da başlayan 2014 Kış Olimpiyatlarının başlamasıyla Google, doodle ile Olimpiyat ilkelerini kullanıcılarına hatırlattı. Bu yıl 22.’si düzenlenen Kış Olimpiyatları, Rusya’nın Soçi şehrinde gerçekleştiriliyor. Rusya'daki anti-gay kanunlarına karşı tepkisini gösteren Google, olimpiyat doodle'ında eşcinsellerin simgesi olan gökkuşağının renklerini kullandı.


"Spor faaliyetlerine katılmak bir insan hakkıdır. Her birey herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmaksızın, Olimpiyat ruhu içerisinde spor yapma imkanına sahip olmalıdır. Bunu yapmak için dostluk, dayanışma ve fair-play anlayışının hâkim olması gerekmektedir." - Olimpiyat İlkeleri 

31 Ocak 2014 Cuma

Seksin Uzmanları- Masters of Sex

Seksi bir bilim dalı olarak kabul etmek ve anlamak... 
Bugünün dünyasında (ve hele ülkemizde) hala büyük tabu olan cinselliğin kimyasını anlamak için yola çıkan Dr William Masters, çalışmalarına 1957 ABD'sinde başlamış. Elbette önüne birçok engel çıkmış. Bir üniversite hastanesi olan Washington Üniversitesi Jinekoloji Bölümü'nde çalışan Dr Masters'ın, konuyla ilgili araştırma yapmak için gerekli tesis ve fonu bulması, baskılar ve ayıplamalar nedeniyle zorlaştırıldıkça doktor yan yollara sapmış. Genelevlerde fahişeler üzerinde araştırmalar yapmış, kendi asistanı (ve daha sonra araştırma ortağı) olan Virginia Johnson ile bizzat seks yaparak, istatistiksel bulguları kaydetmiş. 
Şu sıralar Masters of Sex adıyla yayınlanan dizinin gerçek öyküsünün özeti böyle. Diziyi daha fazla anlatıp büyüsünü bozmak istemem, iyisi mi kendiniz izleyip görün...
Beni asıl etkileyen, bunca zorluğa rağmen pes etmeyen bu iki insanın azmi. Cinselliği, yemek içmek gibi doğal görmek ve bilim olarak kabul etmenin gerekliliğini, bedensel diğer tüm hastalıkların incelenip, cinsel hastalıkların yok sayıldığı bir ortamda cinsel hastalıkların varlığının konuşulmasına ön ayak olmak, homoseksüelliğin araştırılması ve daha benzer pek çok husus... 
Basmakalıp çoğunluktansa, değişim ve gelişim için gerekli olan hep bu tür insanlar! İhtiyacımız daha çok Dr Masters'lar, Virginia Johnson'lar... 




25 Kasım 2013 Pazartesi

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü, Bildin mi?

25 Kasım'ı kaç kişi biliyor? Açıkçası ben yeni öğrendim, o da sosyal medya sayesinde... Ne bir kampanya, ne bir bilgilendirme... Yıllardır tutturmuşlar bir 8 Mart, gidiyor. Oysa Kadınlar Günü, saçmalığın daniskası. Bir kere, niye Kadınlar Günü? Diğer 364 günü erkeklerin olduğu için mi? Hem sonra Kadın'ın ne günü? Neye dikkat çekilmeye çalışılıyor o gün? Kadınların değerli olduğuna mı? Teşekkürler, söylemeseydiniz bilmeyecektik. Güzel olduklarına? Akıllı? Hor görülmemesi gereken? Dövülmemesi, sövülmemesi gereken? Evet, hatırlatmak gerek cidden çünkü doğalının bu olduğunu bilmeyen bir çok "adam" var. Ve "bugün Kadınlar Günü, haydi o zaman" çorbasında bir tutam "kadınlar güzeldir", bir tutam "aman dövmeyin" olmazsa olmaz. Tam bir çorba cidden, tam bir kaos. Belediyeler "8 Mart geliyor aman hemen bir banner asın caddeye" telaşında, bir takım yalandan kadın filmleri filan... Sonra, haydi seneye görüşürüz. Mesaj ne, hedef ne, amaç ne?.. Belli değil.

Oysa bugünün mesajı çok net; Kadına Şiddete Son! 
Bugünü öğren. 
Bu tarihi hatırla. 
Bu mesajı yay!..

(Bugün 16.00'da TBMM'ye - kadın cinayetlerinin TCK'de nitelikli halden sayılması için hazırlanan ek madde önerisi meclise sunulacak)




29 Ağustos 2013 Perşembe

"Özde Faşizmin 14 Temel Özelliği"

Bianet'te okuduğum bir yazı "Bunların hangisi bizde yok ki? Faşizm dersen bizde, cinsel ayrımcılık, din üzerinden insanları bastırma..." dedirtti ve yazıyı burada paylaşmak istedim. Özde Faşizmin 14 Temel Özelliği adlı yazı şu anda Türkiye'nin nerede durduğunu, yüzünü nereye çevirdiğini ve kısa zamanda neye evrileceğini anlamak, örneklemek açısından önemli. Doğrusu, fazla açıklamaya gerek yok; okurken siz de göreceksiniz bu maddelerin her birinin ülkemizde tartışılan konular olduğunu. Ve yine göreceksiniz ki, özellikle bu blogu başlardan beri takip edenlerin farkedeceği üzere, tüm bu maddelerin her biri bir bütünün parçasıdır ve cinsel ayrımcılıktan dine, askeri vesayetten sanatın küçültülmesine kadar hiçbir şiddet münferit değildir. 




Siyaset bilimci Dr. Lawrence Britt 20. yüzyılın gördüğü en tipik faşist rejimleri (Hitler'in Almanya'sı, Mussolini'nin İtalya'sı, Franco'nun İspanya'sı, Suharto'nun Endonezya'sı, Pinochet'nin Şili'si) inceleyerek faşizmin 14 karakteristik özelliğini tespit etmiş. İşte bu 14 madde:

1. Güçlü ve sürekli milliyetçilik: Faşist rejimler, sürekli olarak vatansever şiarlar, sloganlar, semboller, marşlar ve diğer ıvır zıvırı kullanma eğilimindedir.
2. İnsan haklarının aşağılanması ve hor görülmesiDüşmandan korku ve güvenlik ihtiyacı nedeniyle, faşist rejim altındaki insanlar, 'ihtiyaç' gereği belirli durumlarda insan haklarının göz ardı edilebileceğine ikna edilirler. İnsanlar işkence, yargısız infaz, siyasal suikast, uzun süreli gözaltı gibi uygulamalara karşı başını başka tarafa çevirme, hatta bunları onaylama eğilimindedir.
3. Düşmanların/günah keçilerinin birleştirici bir neden olarak tanımlanması: Ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü tehdit eden düşmanın ortadan kaldırılması için insanlar histerik kalabalıklara katılıp sokaklara dökülür; Bu düşman tanımının içinde ırksal, etnik ya da dinsel azınlıklar, liberaller, komünistler, sosyalistler, teroristler, vs. vardır.
4. Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi: Yaygın yerel sorunlar olduğunda bile, orduya hükümet bütçesinden aşırı miktarda pay verilir ve yerel gündemler göz ardı edilir. Askerler ve ordu hizmetleri alabildiğini yüceltilir.
5. Cinsel ayrımcılığın şahlanışı: Faşist ulusların hükümetleri, neredeyse tamamen erkek-egemen olma eğilimindedir. Faşist rejimlerde, geleneksel cinsiyet rolleri daha katı hale getirilmiştir. Kürtaj karşıtlığı ve homofobi had safhadadır.
6. Kitle iletişim araçlarının kontrol altına alınması: Kimi zaman medya hükümet tarafından doğrudan kontrol edilirken, diğer durumlarda dolaylı olarak diğer genelgeler, mevzuatlar, sempatik medya temsilcileri ya da yöneticileri tarafından kontrol edilir. Sansür, özellikle savaş dönemlerinde oldukça yaygındır.
7. Ulusal güvenlik takıntısı: "Korku" hükümet tarafından, kitleler üzerinde harekete geçirici bir araç olarak kullanılır.
8. Din ve yönetimin içiçe geçmesi: Faşist ulus hükümetleri, ulus içindeki en yaygın dini, kamuoyunu manipüle etmek için bir araç olarak kullanır. Dini retorik ve terminoloji, dinin ana doktrinlerinin hükümet politikalarına veya eylemlerine tamamen karşıt olduğu durumlarda dahi, hükümet liderleri tarafından yaygın olarak kullanılır.
9. Özel sermayenin gücünün korunması: Faşist uluslardaki sanayi ve iş aristokrasisi, sıklıkla hükümet liderlerini iktidara getirenlerdir. Bunu hükümetle iş dünyası arasında karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki tesis ederek ve belli bir iktidar eliti yaratarak yapar.
10. Emek gücünün baskı altına alınması: Faşist hükümete karşı tek gerçek tehdit emeğin örgütlü gücü olduğundan, işçi sendikaları ya tamamen saf dışı edilir ya da şiddetle baskı altına alınır.
11. Aydınların ve sanatın küçümsenmesi: Faşist uluslar, yüksek öğrenim ve akademiye karşı açık bir düşmanlığı körükler ve teşvik eder. Profesörlerin ve diğer akademisyenlerin sansüre uğraması, hatta tutuklanması yaygındır. Sanatta ifade özgürlüğü açıkça saldırı altındadır ve hükümetler genellikle sanata bütçe ayırmayı reddeder.
12. Suç ve cezalandırma ile baskı altına alma: Faşist rejimlerde, polislere kanunları zorla uygulamaları için neredeyse sınırsız bir yetki verilir. İnsanlar genellikle, polisin suistimallerine göz yummaya ve hatta vatanseverlik adına sivil özgürlüklerden feragat etmeye razı olur. Faşist uluslarda, sınırsız güce sahip ulusal bir polis kuvveti vardır.
13. Adam kayırma ve yozlaşmada sınır tanımama: Faşist rejimler neredeyse her zaman, yönetim kadrolarına birbirini atayarak hükümetin güç ve otoritesini onları hesap vermekten korumak için kullanan bir grup ahbap ile müttefikleri tarafından yönetilir. Ulusal kaynakların ve hatta hazinenin tahsisi ya da bunların hükümet liderleri tarafından açık bir şekilde gaspı, faşist rejimlerde rastlanmayan bir olgu değildir.
14. Hileli seçimler: Faşist uluslardaki seçimler bazen tamamen göz boyama amaçlı yapılır. Diğer zamanlarda ise seçimler, çamur atma kampanyaları, hatta muhalefet adaylarının öldürülmesi, seçmen oylarının ve seçim bölgelerinin kontrolü için yasama kurumlarının alet edilmesi ve medya manipülasyonu gölgesinde yapılır. Faşist uluslar, tipik olarak kendi yargı sistemini seçimleri manipüle ya da kontrol etmek için kullanır.