Yok, erken boşalmadan bahsetmiyorum! Gerçi başlık, erken boşalma konusuna çok uygun olurmuş ya neyse. O konuyu yazacağım zaman yeni bir başlık bulurum artık...
Efendim, konumuz olgun erkekler. Erkekler "çıtır" kadın peşinde koşarken, kadınlar neden "kıtır" erkek ister?
Erkek Beyni adlı kitabı yeni bitirdim. Aynı yazarın
Kadın Beyni kitabını okumuştum birkaç sene önce. Nöro-psikiyatri profesörü olan Dr. Louann Brizendine, tüm davranışlarımızı hormonal nedenlere bağlıyor. Duygu, konsantrasyon, cinsel istek- isteksizlik, ve daha aklınıza gelen herşey, kısacası varoluşumuzu hormon başlığı üzerinden tanımlıyor. Bu konuyu başka bir yazımda daha detaylı olarak yazmayı düşünüyorum ancak bu yazımda da biraz değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir fazla didaktik yazıyor olmamdan şikayetçi olan okuyuculara sesleniyorum; merak etmeyiniz, bu yazı fazla "bilimsel" olmayacak.
Ne diyordum, hormonlar ve olgun erkekler... Kitabın savına göre, erkeklerin safhaları cenin, çocukluk, ergenlik, cinsel olgunluk- bekar erkek, babalık, orta yaşlı erkek, andropoz.
Diğer safhaları bir yana bırakarak cinsel olgunluğa geçen erkek ile orta yaşlı erkeği karşılaştıracağız. Kitap der ki ergenliğe geçen erkekte seks hormonu olarak bilinen testosteronda çocukluğa göre 20 kat artış oluyormuş. Bu, erkeklerin neden kadınlara göre çok daha sık seks düşündüklerini açıklıyor sanırım. Üstelik erkek beynindeki cinsellikle ilgili alan da, kadınların beynindekinin 2,5 katı!
Çocukluktan ergenliğe geçen erkeğin bir anda 20 kat testosteron oluşturması sonucu sürekli seks peşinde koşan yaratıklara dönüşmeleri, her çiçekten bal almak istemeleri biz kadınlara anlaşılmaz görünür bazen. Belki de bu yüzden olgun erkek daha caziptir. Sekse doymuştur, pekçok ilişki yaşamıştır, artık testosteronuna hükmedebilmektedir. Bu, artık seks istemedikleri anlamına geliyor sanılmasın sakın, olgun erkekler de cinselliğe çok önem verir. Ancak artık daha seçicidir. Üstelik tecrübelidir; istediği ilişki de olsa, sadece seks de olsa "amsalak" değildir. Çekingenliklerinden nisbeten kurtulmuş, komplekslerinden kurtulmuş, özgüveni oturmuştur. Kendini daha iyi tanır, ne istediğini daha iyi bilir, hoşlandığı kadına iltifat etmekten utanmaz. Dinlemeyi, yada dinliyor gibi yapmayı bilir!
Arkaik genlerimiz biz kadınlara bebek bakmayı, erkeğe ise avcı olmayı kodlamıştır. Feminist de olsak, güçlü kadın da olsak, genlerimiz bize "güçlü" olan erkeği seçmeyi buyurur. Bu yüzden midir bilmem, kadın kısmı şımartılmayı sever. "Küçük kız" olmayı, saçının okşanmasını, başını erkeğinin omzuna yaslamayı, arkasında onu koruyacak bir erkek olduğunu bilmeyi sever.
Kendimden örnek vermek gerekirse şahsen ben hep olgun erkekleri çok daha çekici bulmuşumdur. Bu belki biraz da onları yönetememenin verdiği heyecan. Kadın, erkekten daha önce olgunlaştığı için olsa gerek, yaşıtlarım bana hep çocuk gibi geldi, o yüzden de kısa sürede tükettim, çünkü herşey fazla kolaydı, istediğimi yaptırdım, kavgada hep son sözü ben söyledim... Bunun neresi heyecanlı ki? İlişki dediğin heyecanlı olacak, taraflar birbirine galip gelemeyecek, sen meydan okuduğunda o da meydan okuyabilecek, sen ona birşey öğretirken o da sana birşey öğretebilecek... Ben, bana meydan okumayan erkeğe saygı duyamıyorum. Sırf ilişki bitmesinden diye alttan aldığı zaman, işte asıl o zaman beni kaybediyor. Çünkü kişi "ben" olarak var olamazsa, "biz"den söz edilemez. İlişkide iki taraf da kendini var edemezse, o ilişki aslında yoktur. İşte olgun erkeklerde beni cezbeden şey bu. Daha "ben"cil olmaları. Kendilerine daha bir sahip çıkmaları, kendi duruşlarının olması, kendilerine olan saygıları, komplekssiz oluşları. Bir de tabi sekste daha tecrübeli olmaları (ve gri saçları)!