25 Aralık 2011 Pazar

"Kontrol Sen'de Başlar"

controltonight.com diye bir site yapmış Amerikalılar, özetle "kontrolünüzü kaybedecek kadar içip, pişman olacağınız şeyler yapmayın" diyor. Pişman olacağınız şeyler trafik kazasından tutun da, taciz hatta tecavüze uğramaya kadar gidiyor. Adım adım "ne yapsaydınız olayı nasıl engelleyebilirdiniz"i göstermişler.


Ancak taciz ve tecavüz kurbanı bir grup insan siteye epey tepki göstermiş. "Ne yani, içmeseydik başımıza bunlar gelmeyecek miydi? Yaşadığımız şeyi nasıl bu kadar basite indirgersiniz" ve benzeri tepkiler var. Bu da başlı başına bir tartışma konusu kuşkusuz ancak ben en azından yetkililerin bu tür bir reklam kampanyası yapmalarını doğru buldum. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" sözüne ne derece katılırsınız bilmem ama bu kampanyanın dikkat çektiği kesin; zaten hedef tam da bu!
Ülkemizdeki gibi, bu tür konuların yok sayılmasındansa, controltonight.com gibi kampanyaların yapılmasını tercih ederim!



5 Aralık 2011 Pazartesi

"Güçlü" Olmak

90'ların başında Cher'in Strong Enough diye bir parçası vardı, dinler dururdum... Aldatılmış bir kadının "sensiz yaşayacak kadar güçlüyüm artık" haykırışı... Bir kaç gündür yine tekrar takıldım bu parçaya, 5 kere, 10 kere, milyon kere...
İnsan neden karşısındakinin davranışlarını kendi üzerine alınır? Neden onun hatalarını kendi üzerinden değerlendirir? Kendi üzerinden çözmeye çalışır? Neden "bu onun ayıbı, kendi kaybeder" demek bu kadar zor olur? Neden kendimizi bu kadar hırpalamaya kodlanmışız? Düzlüğe çıkana kadar illa bir süre geçmesi şart mı? Neden bir şeyi, olduğu an çözemiyoruz? Neden önce kendimize dönüyoruz? Yalnızlık korkusu mu bu? Yalan olduğunu bile bile devam etmek yalnızlığı azaltmaz ki oysa... Hormonlar mı? Yoksa sadece ve basitçe "yanlış insanı seçmiş" olmak mı?


3 Aralık 2011 Cumartesi

Gay Bir Erkekle Hetero Bir Kadın

Olabilir mi? Oldu! O güne kadar bildiğim tüm doğrular yıkıldı! Her şey O'nun "çok güzel bir kadınsın" demesiyle başladı... Gururum okşandı, teşekkür ettim... Gay olduğundan öylesine emindim ki, konunun hiç üzerinde durmadım. Gel zaman git zaman iltifatların "şiddet"i arttı, "sana bayılıyorum, beni niye ciddiye almıyorsun"lara kadar geldi. Aklım çelindi, acaba gay değil miydi? Gay bir arkadaşıma sordum, "sence o da gay mi?", "tabi ki gay!" dedi. Diğer taraftan O, eski kız arkadaşlarını anlatmaya devam ediyordu...
İçkiliydim, yalnızdım, şefkate hasrettim, kırılgandım. Teklifini kabul ettim, evine gittim. Ve O'nunla seviştim! Üstelik defalarca. Üstelik bir başka gün tekrar, ve sonra tekrar, ve sonra...

Modern insan, şehirli insan, doğadan kopuk insandır. Çok şey bildiğini sanır. Ve çok yanılır! Mesela gay kimdir? Kibar jestleri, abartılı mimikleri olan bir adama bakar bakmaz "bak bu da gay" demek doğru mudur? Bazen bir el hareketi, bazen bir bakışla bir insanın gay olduğuna inanmak, hatta emin olmak... Neye göre veriyoruz bu kararları? Kaçımız kararlarında doğru? Hem bazen insan kendine bile itiraf edemezken, kendi bile kendi arayışının farkında değilken...

Hem acaba gay/biseksüel bir erkekle yatmak, heteroseksüel bir erkekle yatmaktan farklı mıdır fiziksel anlamda? Enerji alışverişi anlamında? Kadınla erkek ying'le yang'se, artı ile eksi ise, kadının kadınla yatması, kadının homoseksüel bir erkekle yatması, erkeğin erkekle yatması beden ve ruhta ne gibi farklar yaratır kadın-erkek birleşmesine göre? Yoksa bunlar da modern karmaşanın yanlış bilgileri mi?

Kaçımız bildiklerinden emin?..