30 Nisan 2013 Salı

Şiddete Karşı 41 Gün Seks Grevi

Haber şöyle başlıyor; " Şefkat-Der Başkanı Hayrettin Bulan, kadına şiddeti protesto etmek için, kadınları 41 gün seks, ev işi ve ütü yapmama grevine davet etti." 
Sözüm ona iyi niyetli olan bu girişimle Bulan "duyarlı ve ilgili" bir başkan olarak adını duyururken, 41 değil, 1-2 gün sonra daha fazla dayak yemiş kadınla karşı karşıya kalacağının hiç farkında değil sanırım. Onun asıl derdi kendi reklamını yapmak; şiddeti durdurmak değil! 
Hedef kadına şiddeti durdurmak olsa, bu tür bir protestonun sonuçlarının neler olabileceğini düşünür, vazgeçerdi. Karısını, sevgilisini halihazırda dövmekte olan bir adamı "döversen sana seks yok, ütü yok" diyerek durdurabileceğini düşünmek naiflik bile değil, aptallıktır! O adam daha da sinirlenip daha agresif ve yıkıcı olacaktır. Üstelik, diyelim ki bu yöntem tuttu; ya sonra? 41 günün sonunda ne olacak? "Dur bak bu yöntem iyi tuttu, bir 41 gün daha yapalım" mı diyeceğiz? Ömür boyu greve mi gideceğiz? Hepsinden de öte, sana şiddet uygulayan bir adama, kendi bedenini bir ödül-ceza yöntemi olarak kullanmak, vaziyeti "dayak varsa seks yok, dayak yoksa seks var", "veririm- vermem" haline döndürmek kendine ihanet değil de nedir? Erkeklerin şiddetine gerek yok; bu grevi uygulayarak biz kendi kendimize şiddet uyguluyoruz zaten. 
Bu protestonun neticeleri ne olacak, merakla bekliyorum. Umarım düşündüğüm gibi olmaz... 




2 yorum:

  1. Her şeyde bir reklam, ben yaptım, ben söyledim gayesi. Dediğiniz gibi bu durumu çözüm sürecine ulaştıracak olan "ödül-ceza, döversen sana seks yok, ütü yok" yöntemi midir?! Ev kadınlarının, sesi hiç çıkmayanı, hiçbir güvencesi olmayanı ne olacak, korumanın yöntemi bu mudur? Sığınma evleri mi toplumdaki ilişkileri sağlıklı hale getirecek olan, rehabilite edecek olan kurum! Ortada var olan yasalar var, peki yaptırımı var mı? Af denen bir hadise var; adam karısını, çoluğunu çocuğunu dövüyor bir güzel sonra af'la salınıyor. Eee ne oldu peki, sonuç ne?! Bir fıkra vardı; bir İngiliz, Fransız, Türk kadını diye... Aralarında konuşup anlaşıyorlar eve gidince işleri yapmayacaklar, böylelikle kocalarını dize getirecekler. İngiliz bulaşıkları yıkamıyor, kocası eve geliyor niye bulaşıkları yıkamadın? Bulaşıklar orada, deterjan orada al yıka diyor. Bir gün öyle, iki gün öyle... adam dize geliyor. Yıkıyor bulaşıkları. Fransız kadın elbiseleri yıkamıyor. Kocası niye yıkamadın diye soruyor, kadın makine orada, deterjan orada al yıka diyor. Bir gün öyle, iki gün öyle adam pes edip yıkıyor. Türk kadını ise yemek yapmıyor, kocası eve geliyor, niye yemek yapmadın? Kadın diyor; mutfak orada, malzeme orada git yap istediğini diye. Bir gün öyle iki gün öyle derken... üçüncü gün gözünü yavaş yavaş açıyor! Trajıkomik fıkra tadında bir ülkeyiz.

    YanıtlaSil
  2. @zerdaliler,
    Dediğin gibi trajikomik bir ülkeyiz. Fıkra diye güldüğümüz şeye bak! 8 Mart'tan 8 Mart'a bir takım şeyler söyleyip, sonra da her günkü hayatımıza devam ediyoruz. Kadınlar kendilerine sahip çıkmadıkça daha çok Hayrettin Bulan'lar çıkar karşımıza...

    YanıtlaSil

Konu ile ilgili olmayan yorumlarınız yayınlanmayacaktır.