Sanal Kimlikler ve Kadınlar ve Sanal Kimlikler ve Erkekler yazısı yazıp da, bu yazıyı yazmamak olmaz. Ve işte üçlemenin sonuncusu geliyor;
Bir süredir "sanal kimlik" konusu kafamı kurcalıyor. Bu blogu açarken amacım, dışarıda "ben" olarak, istediğim kadar rahat konuşamadığım konuları burada rahat ve özgürce konuşabilmekti. Öyle de oldu...
Ancak, sanal dünyanın da kendince sıkıntıları var. Bir kere, ne kadar isteseniz de % 100 anonim kalmak mümkün olmuyor. İlla ki birileri ile zaman içinde samimiyet kuruyorsunuz, ki bu çok doğal bir sonuç, insan olan her yerde kaçınılmaz olarak diyalog oluşuyor. Bu sefer, "e o zaman niye gizledim ki kendimi bu kadar" soruları baş göstermeye başlıyor... Dahası, bazen "çık kim olduğunu söyle, ben yazıyorum ulan bunları de" diyor bir yanım da... Hatta arkadaşlarıma "bakın bunları yazdım, ne güzel demişim değil mi?" demek... Bu, ilk yola çıkışımdaki anonim olma kararımla tamamen çelişiyor ama insan böyle birşey işte, çelişkili, ayran gönüllü, narsist ve daha birçok şey... Üstelik, bu anonim olma hali karakterimle de çelişiyor. Ben bunları açıkça konuşamayacak mıyım, güvenmiyor muyum ben kendime, bu kendini saklamak da neyin nesi diye kendimle kavga ediyorum bazı bazı...
Bu, durumun sadece bir boyutu. Daha "ben"le ilgili olan boyutu. Bir diğer boyut, daha genel bir boyut ise, sanallıktaki "dürüstlük- dürüstsüzlük". Bazılarımız dürüst olmak için anonim olmayı seçiyor burada, bazılarımız ise dışarıda yaşayamadığı hayallerini, fantazilerini burada var ediyor. Bazı erkekler kendini kadın olarak gösteriyor mesela. Bazı kadınlar kendini fettan, bazı erkekler kendini playboy... Kimsenin tercihine karışamam, öyle bir niyetim de yok. Maksadım gözlemlerimi paylaşmak. Geçenlerde Sanal Kimlikler ve Kadınlar yazıma gelen bir yorum var; şöyle demiş (athırsızı nick'li zat) "Zaten ne zaman blog okumaya başlasam kendimi Amerika'da falan zannediyorum. Herkes seks yapabiliyor, kimsenin bekaret kaygısı yok. Haydi oradan". Ben bu yorumu çok samimi buldum, zaman zaman ben de böyle hissediyorum. Burada bile, hem de gizli kimliklerle bile "ben" olamıyoruz. Çünkü beklentilerimiz var, beğenilme kaygımız var, buranın bir parçası olma kaygımız var, bir duruş kaygımız var, ismimizi ifşa etmesek de kullandığımız ismin bir duruşu olsun, o ismin beyinlerde bir cismi olsun, "kutsal fahişe" şöyle biridir densin, bir kişiliği olsun... Kısacası ismimizin altını birşeylerle doldurma kaygımız var.
Bir diğer boyut, tabi ki seks boyutu. Kadın ve erkeğin bulunduğu her ortamda doğal olarak seks unsuru ortaya çıkıyor. Bir kadının seks hakkında yazıyor olması, seksi tartışmak istemesi "yollu" olduğuna işaret ediyor bazı zihinlerde. Ne yaparsan yap, bu böyle. Hele ki, cevap hakkının doğabildiği böyle bir ortamda bu daha da kolay. Yorum alma talebiniz olduğu sürece yada e-mail adresinizi gizlemediğiniz sürece bu tür dialoglara gebesiniz. Bunu bertaraf etmenin tek yolu blogu yoruma kapatmak, e-mailinizi de gizlemek. Böylelikle kimseyle dialoga girmez, kitap yazar gibi dır dır dır diye birşeyler yazar, sonra da bilgisayarı kapatır gidersiniz. Yorum ve dialoglara açık olduğunuz sürece, özgürlüğünüz şu veya bu şekilde daralıyor. İnsan unsuru bunu gerektiriyor. Gereklilikler... Şuna cevap yazayım ayıp olmasın, ötekine cevap vereyim beni yollu sanmasın...
Diyeceğim odur ki, burada bile yeterince özgür olmuyoruz, olamıyoruz. Sosyalleşirken asosyalleşiyor, "kimlik"lerimizin altını doldurmaya çalışırken kimliksizleşiyoruz.
Genellemeler her zaman tek bir istisna ile bile olsa çatırdamaya mahkumdur.Genellemelerden daha doğrusu kesin yargılardan her zaman çekindim bu yüzden.elbette doğrulk payı var ve elbette çift kimlikle yaşayan insanlar var.Olması da doğaldır zaten.Sosyal hayatımızın içinde bile o kadar açık ve yalın ve görülebilir iken kendimizi perdeleme gereği hissetmiyor muyuz?Sebepleri farklı olsa bile yapıyoruz bunu.Ve elbette bunun dışında kalan insanlar yine orada da var.Nedenlerini anlayabiliyorum ve kimseyi yargılamıyorum.Bir yerde tercih meselesi, yeter ki bilinçaltının dışavurumu sırasında hastalıklı yanlarımız peydah olmasın.
YanıtlaSilCinsellik konusunda genelde teğet geçtiğimi ya da çok az bilgi verdiğim görülüyor yorumlarımda.Bu da benim tercihim;mahremim olarak kalması gerektiği kanısındayım.Cinsellik elbette konuşulmalı bu anlamda bir tereddüdüm yok ama kişisel hayatımın en mahrem yeridir.Hem yaşamıma giren kadınlar açısından hem de kendi açımdan.Bende kalmaları daha doğru.Yani senin kadar açık açık yazmam hiçbir zaman kişisel mahremiyetim olduğu için.
Son söz: Valla en olmadık yerlerde bile ismimi açık açık içeren rumuzlar kullanmaktan çekinmeyen birisi olduğum için ikinci bir kimlik yaratma çabam olmadı ve sanırım bu dünyanın en rahat insanlarından birisiyim.:))
bu bloglar da bence senin korkularını dile getiriyor ya
YanıtlaSilicindekini paylascak bi allahın kulu olmayınca, dokuluyosun buraya, bi gazeller, bi edebiyatlar..sonuc ne yani gaye??
zaten sexi degilsen,(sanırım da oyle, gormedik gerci ama salla XD ) fetis unsurunda yoksa ne kadar acık secik konussanda bu cok az bi gruba cazip gelir ki surda sana yorum yapan kac kisi var zaten :) sexi olmak sex mevzusundanda otedir.
sehvette (nefs icin) sınır yokdur, ama bedenlerin birlesmesinde vardır. yani aldın sanırım mesajı.
ha bide, bu yazdıklarında samimimisin degilmisin onu test etmekde hayli kolay, sadece tek bir suale verecegin tepki ile bunu acık edersin ;)
bana gelincede ben kimligimi ifsa ederim herturlu ama evlenecegim kadına sadece, otesi alakadar etmez. hem sen ozgurlugunden kıssan ne olaki? sokada bulup recm bi edecekler seni, defalarca sex yaptıgın icin.
Selam kutsi ...
YanıtlaSilMevzunun sex ile ilgili olan kısmını pas geçip, ayna karşısındaki gördüğümüz suretimizdeki o çirkin bene yakından göz atma zamanı kanımca...
Her insan tabiyatından kaynaklı itaatsizdir. Dünyanın en eski mitlerinden olan adem ile havva masalında bile doğru bir çıkış noktası vardı. İnsan var oluşundan kaynaklı cennetin tek düzeliğine ve itaatkarlığı karşısında dünyanın kaosunu yeğlemişti. Bu önceleyici yazı ebebeyinlerin bize okuduğu masalların bir tekerrürü yada mevzuyu saptırma adına yazılmadı. Aksine, toplumun bize dayattığı ahlaki değerlerinin getirdiği o tek düzeliğinin bizi insan olmaktan ne kadar uzaklaştırdığına dair vurgu yapmak adına hatırlatma ihtiyacı hissettim. Bize öğretilenlerin külliyeti aslında içinde yaşadığımız bu boktan şiddet/sömürü/iki yüzlü/yalancı toplumunun tohumları da aslında bir nevi. Buna karşı bir tavır geliştirmekde "insan" olmanın en temel tarihsel sorumluluğudur diye düşünüyorum ben.
Mevzuyu bekaret eksenine sıkıştırıp ıskalanılan sorunsalsa anonim kimlikler ve netizent ahalisinin varlık refleksleri... Keza özgür bir community de maskeler düşer. Olmak zorunda olduğun değil, olmak istediğin bir mizacı yaşama şansı elde edersin. İnternet bize sadece özgürlüğümüzü değil, hayal gücümüzün ölçülerinde olmak istediğimiz kimliği yaratma şansıda verdi. Kimimiz Sun Set bulvarındaki 100$ lık bir fahişeyi oynadı bu sosyal medya yada blogosfer sahnesinde, kimimiz ise gündelik hayatın rutininde kavrulan farklılaşma ve özel olma ihtiyacı içindeki sıradan bir mizaç olmayı yeğledi. Bu ihtiyacın tabiyatında aslında bireyin kozmos içinde kendini var etme ve kendini ifade etme ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kişisel kanım tanımlı her aidiyetin (siyasal, kültürel, üst kimlik ve dinsel tanımlamalarda dahil) aslında aynı ifade ihtiyacından kaynaklandığı yönünde. Senin üstüne çize çize vurguladığın durumdan benim algıladığım durum ise toplumsal baskı araçlarının birey üzerindeki tahakkumundaki şiddet oranından başka bir şey değil.
Kal sağlıcakla
Kutsal Fahişe,
YanıtlaSil"burada bile yeterince özgür olmuyoruz, olamıyoruz. Sosyalleşirken asosyalleşiyor, "kimlik"lerimizin altını doldurmaya çalışırken kimliksizleşiyoruz." şu sanal ortamdaki halimiz daha iyi özetlenemezdi..
Ultimatesol ün yorumundan yola çıkarak şunu demek istedim: seksi olmanın sadece görüntüyle ilgili olduğuna inanmıyorum. blogundaki tavrın ve mizacından kullandığın rumuza kadar çok da seksisin bence bebek ;)
ayrıca bu konuda iyi ki de yazmışsın, çünkü söylediklerin birçok blog yazarının farkında olmasa da içinde bulunduğu ruh halini yansıtıyor. bir nevi ayna tutmuşsun yani. kendimize bakmaya ve sorgulamaya her zaman varım. eline sağlık ;)
İnternet imdadımıza yetişti aslında. İç dünyamızda yaşadıklarımızı, gerçek hayatta olmak istediğimizi oluyoruz aslına sanal dünyada. Herkes yeterince özgür bana kalırsa. Sanal dünyada kim olmak istiyorsan olabiliyorsun. İstersen sex and the city'nin Samantha'sı istersen Kıvaç Tatlıtuğ'un Kuzey'i. Ama mesela kimse Behlül olmuyor. Yeri gelmişken söyleyeyim. Çünkü kimse yengesini siken karakteri yakıştıramıyor kendine. Oysa gerçek hayatta o kadar çok varki yengesini siken.
YanıtlaSilKimse karışmıyor, kimse bilmiyor yarattığın karakteri. Talebe göre şekillendiriyor iç dünyasının kahramanını. İtiraf sitelerini okuyorsun, aman Allahım herken hergün seks yapıyor. Kadını, erkeği, evlisi bekarı. İstisnasız herkes. Kadınlar drink aldıkları mekandan birini kaldırmadan çıkmıyor. Oysa gerçek hayatta bir drink mekanında ynına gidip 'oturabilirmiyim' desen çantayı yersin kafana. Erkeklerimiz ise uçana kaçana çakıyor. Otobüste, trafikte, tuvalette heryerde manita yapıyor ve sabaha kadar sikiyor. Oysa gerçek hayatta maaş zamanı yaklaştığında gider kalemlerinden üç beş arttırıp eskort sitelerinden bulduğu kadınla 3 dakikalık gir çık yaşıyor.
Artık herkesin sanal dünya ile dışa vurduğu farklı farklı kimlikleri var. Karakterleri var. Ne isterlerse onu oluyorlar. İstersen ramazanda hoca oalbiliyorsun. İstersen son teravihin ardından normale dönüyorsun.
Bitirmek istiyordum ama ben de çenebaz kesildim. Geçenlerde açıklanan bir araştırmada facebookta en çok sahte hesabın Türkler tarafından oluşturulduğu çıktı ortaya.
Yahu, kadın rumuzu ile sitelere üye olup, sonra diğer erkeklerin o sahte kadına yazdıklarına 'ulan ben sizin ananızı sikerim' diye efelendikten sonra kavgaya çağıran insanlarla aynı toprakları paylaşıyoruz.
Boşver bırak sen. Kim yollu derse desin, sen düşündüklerini yazıyorsun. Gerisine sok sopyı gitsin...