8 Nisan 2011 Cuma

Sen Bana Erken, Ben Sana Geç

Yok, erken boşalmadan bahsetmiyorum! Gerçi başlık, erken boşalma konusuna çok uygun olurmuş ya neyse. O konuyu yazacağım zaman yeni bir başlık bulurum artık...
Efendim, konumuz olgun erkekler. Erkekler "çıtır" kadın peşinde koşarken, kadınlar neden "kıtır" erkek ister?

Erkek Beyni adlı kitabı yeni bitirdim. Aynı yazarın Kadın Beyni kitabını okumuştum birkaç sene önce. Nöro-psikiyatri profesörü olan Dr. Louann Brizendine, tüm davranışlarımızı hormonal nedenlere bağlıyor. Duygu, konsantrasyon, cinsel istek- isteksizlik, ve daha aklınıza gelen herşey, kısacası varoluşumuzu hormon başlığı üzerinden tanımlıyor. Bu konuyu başka bir yazımda daha detaylı olarak yazmayı düşünüyorum ancak bu yazımda da biraz değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir fazla didaktik yazıyor olmamdan şikayetçi olan okuyuculara sesleniyorum; merak etmeyiniz, bu yazı fazla "bilimsel" olmayacak.
Ne diyordum, hormonlar ve olgun erkekler... Kitabın savına göre, erkeklerin safhaları cenin, çocukluk, ergenlik, cinsel olgunluk- bekar erkek, babalık, orta yaşlı erkek, andropoz.
Diğer safhaları bir yana bırakarak cinsel olgunluğa geçen erkek ile orta yaşlı erkeği karşılaştıracağız. Kitap der ki ergenliğe geçen erkekte seks hormonu olarak bilinen testosteronda çocukluğa göre 20 kat artış oluyormuş. Bu, erkeklerin neden kadınlara göre çok daha sık seks düşündüklerini açıklıyor sanırım. Üstelik erkek beynindeki cinsellikle ilgili alan da, kadınların beynindekinin 2,5 katı!
Çocukluktan ergenliğe geçen erkeğin bir anda 20 kat testosteron oluşturması sonucu sürekli seks peşinde koşan yaratıklara dönüşmeleri, her çiçekten bal almak istemeleri biz kadınlara anlaşılmaz görünür bazen. Belki de bu yüzden olgun erkek daha caziptir. Sekse doymuştur, pekçok ilişki yaşamıştır, artık testosteronuna hükmedebilmektedir. Bu, artık seks istemedikleri anlamına geliyor sanılmasın sakın, olgun erkekler de cinselliğe çok önem verir. Ancak artık daha seçicidir. Üstelik tecrübelidir; istediği ilişki de olsa, sadece seks de olsa "amsalak" değildir. Çekingenliklerinden nisbeten kurtulmuş, komplekslerinden kurtulmuş, özgüveni oturmuştur. Kendini daha iyi tanır, ne istediğini daha iyi bilir, hoşlandığı kadına iltifat etmekten utanmaz. Dinlemeyi, yada dinliyor gibi yapmayı bilir!
Arkaik genlerimiz biz kadınlara bebek bakmayı, erkeğe ise avcı olmayı kodlamıştır. Feminist de olsak, güçlü kadın da olsak, genlerimiz bize "güçlü" olan erkeği seçmeyi buyurur. Bu yüzden midir bilmem, kadın kısmı şımartılmayı sever. "Küçük kız" olmayı, saçının okşanmasını, başını erkeğinin omzuna yaslamayı, arkasında onu koruyacak bir erkek olduğunu bilmeyi sever.
Kendimden örnek vermek gerekirse şahsen ben hep olgun erkekleri çok daha çekici bulmuşumdur. Bu belki biraz da onları yönetememenin verdiği heyecan. Kadın, erkekten daha önce olgunlaştığı için olsa gerek, yaşıtlarım bana hep çocuk gibi geldi, o yüzden de kısa sürede tükettim, çünkü herşey fazla kolaydı, istediğimi yaptırdım, kavgada hep son sözü ben söyledim... Bunun neresi heyecanlı ki? İlişki dediğin heyecanlı olacak, taraflar birbirine galip gelemeyecek, sen meydan okuduğunda o da meydan okuyabilecek, sen ona birşey öğretirken o da sana birşey öğretebilecek... Ben, bana meydan okumayan erkeğe saygı duyamıyorum. Sırf ilişki bitmesinden diye alttan aldığı zaman, işte asıl o zaman beni kaybediyor. Çünkü kişi "ben" olarak var olamazsa, "biz"den söz edilemez. İlişkide iki taraf da kendini var edemezse, o ilişki aslında yoktur. İşte olgun erkeklerde beni cezbeden şey bu. Daha "ben"cil olmaları. Kendilerine daha bir sahip çıkmaları, kendi duruşlarının olması, kendilerine olan saygıları, komplekssiz oluşları. Bir de tabi sekste daha tecrübeli olmaları (ve gri saçları)!


17 yorum:

  1. Yazının giriş kısmını görünce önce hoop bir dakika deme isteği duymuşsam da kendime hakim olup tamamını bitirmem gerektiğini telkin ettim.
    Gri saçlılar taifesinden birisi olarak gecenin bu saatinde kasım kasım kasılsam mı diye düşünmedim değil, yazının devamını okuyunca.:)) Şaka tabii.
    Yazıda kadınların ne düşündüğü kısmı hakkında fikir yürütemeyeceğim ve yine mahrem kısmından ustaca manevra ile kendimi sıyırıp bilimsel alanda dolanmayı tercih ederek :
    1- Kadınların bebek bakma güdüsü (sanırım annelik güdüsü ile aynı anlamda kullanılmış) değil doğurganlık genlerinin baskın olduğunu söyleyeceğim.İkisi aynı şey diyecek olanlara da aynı şey değil bir düşünün bakalım derim.Doğanın kodları kadına doğurganlığı vermiştir.Bunun içinde annelik duygusu da vardır elbette ama bu bir duygudur kod değil.
    2- Erkeğin avcılık güdüsü (?) ise, üretkenlikten kaynaklanır yani soyun devamı güdüsünden.Avcılık ta bir duygudur kod değil bana göre.Dolayısı ile avcılık yerine üreme ( nesli devam ettirme ) güdüsü Anaerkil ve ilkel (Buna komünal ya da toplayıcı ya da antik toplumlar da diyebilirsiniz) toplumlarda neden doğa-üretkenlik kutsanıyor sorusunun cevabını da içermektedir.
    3- Tam da bugünkü katıldığım panelin konularının kıyısında dolandığı bir alan oldu bu yazı sanırım.Freudien kalıntılar taşıyan bir açıklamada bulunmuş olsa da doğrulara yaklaşmış sayın Nöro-psikiyatristimiz.Ki, bugünkü psikiyatristlerin Freud'a ilişkin giydirmelerini düşünecek olursam, epey ilginç konular olduğu da aşikar.Sanırım bir süre bu alanlarda kulaç atmama sebep olacak.:)

    YanıtlaSil
  2. Kutsal Fahişe,
    hem bilgilendim hem eğlendim. kendimde gözlemleyip nedeninin anlamadığım şeyleri de yazarak ayna tutmuş oldun yine =) eline sağlık.

    YanıtlaSil
  3. sana tek kelimeyle bravo diyorum
    arkadas tam fikirlerimin tercümanısın bu gece yahu

    YanıtlaSil
  4. gri saçlar bende bayılıyorum! lakin yönetemeyeceğim bir erkekle birlikte olmak şu yaşımda yorucu olur gibime geliyor, zaten "biz" olgusunu bir süredir aramadığımdan ilişkilerimde "ben" ile devam eden şeyler yaşıyorum. hoş bi taraftan karşıdakinin "erkekliğine" saygım kalmıyor, bu noktada tabiki olgun erkek daha çekici. gene de şu an kendimden 10 yaş büyük biriyle birlikte olamam, belki cesaretim yoktur ama temelinde ters geliyor işte bana.

    YanıtlaSil
  5. bunun gri sac olgun yasli falan bunlarla alakasi yok. insanin belli bir karakteri oturduktan sonra ne istediginide bildigi surece sizi mutlu eder. nice yasli ilerlemis insanlar var ama cocuktan farksiz. genelleme yapilmasi yanlis burada

    YanıtlaSil
  6. erkek fahişe.. gecelik 500 tl istanbul bayrampaşa erkekfahise@live.com

    YanıtlaSil
  7. Adsız'ın yorumunu yayınlamayacaktım ama sonra dedim ki "haydi bu da blogu okuyanlara ikramım olsun", ilgilenenlere duyurulur...

    YanıtlaSil
  8. Avram Usta,
    Bahsettiğinin sadece bir nüans olduğunu düşünüyorum. Arkaik birtakım miraslarımıza ben kodlanma diyorum, sen duygu diyorsun. İkisi de olabilir, adını ne koyduğumuz çok da önemli değil bence. Kitabın, varoluşumuzu hormonlar başlığından anlatmasından ötürü, yaptığımız pek çok şeyi bize yaptıranın hormonlar olduğu savunuluyor ama bu aynı zamanda duyguları ve düşünceleri de kapsıyor çünkü onları oluşturanlar da hormonlarımız. Bir nevi alt küme durumu yani... Kadın Beyni ve Erkek Beyni kitapları ile ilgili daha detaylı yazılarım olacak, bu konuyu sanırım daha çok tartışacağız.
    athırsızı, söylediğine kısmen katılıyorum, neticede istisnalar kaideyi bozmaz. Ancak istatistiğe vurduğun zaman, olgunluk denen şeyin yaşla birlikte geldiği de bir gerçek.
    Lalehan, femlemne, yorumlarınız için teşekkür ederim.
    Zat-ı Hatun, elbette ki "en doğru insanın kendi doğrusu"dur. Benim olgun erkekleri daha cazip bulmam sadece beni bağlar tabi ki... Kim bilir, belki sonunda koluma bir 20lik takarım :)

    YanıtlaSil
  9. "Duyguları belirleyenler de hormonlardır" diyorsun...Bu hormonları salgılatan ise beyindir. doğru olabilir tabii o uzman değilim sonuçta. Ben de biraz kara kaplı karıştırsam iyi olur...Sonuç olarak, kitabın başlığı zaten erkek-kadın beyni yani böyle bir sonuca varması da normal ama ben hemen kabul eder miyim? Hayır...Keyifli oluyor ve tartışmanın anlamını bilmeyenlere söylemeli: Tartışmak illa ki fikir çatışması ve kavga değildir aynı zamanda aktarımdır...Sıkılmıyorsan, keyifli buluyorum ben.

    YanıtlaSil
  10. Duyguları belirleyenlerden biri de hormondur diyorum, daha doğrusu Prof Brizendine diyor, benim de mantığıma uyuyor...
    Yazdıklarımın tartışılması elbette ki hoşuma gider, sıkılmak ne kelime, bilakis, teşekkür ederim!

    YanıtlaSil
  11. Belirleyicilerden birisi olduğu konusunu tartışmak bile yersiz. Etken belirleyici ya da tali unsur olmasının çok fazla önemi yok. Demek ki ben yanlış okudum ya da anladım. Tek unsur olarak aldığını düşünmüştüm...O zaman fazlaca araştıracak bir durum da kalmadı.:)

    YanıtlaSil
  12. Ben yine de "araştırmak" değilse de, Kadın Beyni ve Erkek Beyni kitaplarını okumanı şiddetle tavsiye ederim...

    YanıtlaSil
  13. birde!!!
    hayatın yedeğinin olmadığını olgunken fark ettiği için daha derinlemesine kavrıyor kadını...
    buda kendimden bir örnekti...

    YanıtlaSil
  14. Bu bahsedilenler sadece olgunlukla değil, her erkeğin kendi şahsına münhasır karakteriyle de yakında ilgili kanımca.

    YanıtlaSil
  15. Narkisoss,
    Güzel bir söz vardı, tam toparlayamadım şimdi ama anafikri "gençler düşünebilseydi, yaşlılar yapabilseydi". Olgunluk, yaşlılıktan önceki safha olduğundan olsa gerek, artık düşünebilecek ve henüz yapabilecek kombinasyonu oluşturuyor.
    blueagenda,
    elbette ki her insanın karakterine göre de değişir, yukarıda da dediğim gibi istisnalar kaideyi bozmaz...

    YanıtlaSil
  16. Gençken gerçekten sadece kadın ve bacak arası peşinde oluyor biz erkekler..çoğumuz seçici de olmuyor. Hormonlar, her sabah kalkımı taş gibi olan penis hep görev yapmak istiyor ayırım yapmadan.(genelde)

    Orta yaşın bazı kadınlara göre tek dezavantajı olabilir..hormonlar azalmaya ve cinsel güç azalmaya başlıyor gençliğe göre, belki postalar azalıyor ama dokunuştaki anlam artıyor, sarılıştaki doyumun farkına varıyor erkek, ve dokunuştaki..hepsi.. herkes değil tabiki...

    YanıtlaSil

Konu ile ilgili olmayan yorumlarınız yayınlanmayacaktır.