2 Nisan 2012 Pazartesi

Black Mirror Bizde Olsa

Black Mirror adlı 3 bölümlük bir dizi yapılmış. Charlie Brooker adlı İngiliz gazeteci, senarist ve yayıncı olan bu çılgın (!) adamın yarattığı dizi, günümüz dünyasını eleştirirken, teknoloji, ahlak kavramları, psikoloji ve daha bir çok konuyla dalga geçiyor. Seyretmek isteyenler yazıyı okumaya burada son versinler çünkü anlatacaklarım, ilk bölümle ilgili. Sizleri, ilk bölümü seyrettikten sonra tartışmaya beklerim, şimdilik hoşçakalın! (buradan seyredebilirsiniz)

Hala okumaya devam eden (ve diziyi seyrettiğini tahmin ettiğim) okur,
Bu yazıyı yazmaya başladığımda aklımda şaşkınlık haricinde pek bir şey yoktu ama yazarken fikirlerim yerine oturur nasıl olsa diye düşünmüştüm. Ancak itiraf etmeliyim ki hala şaşkın ve soru işaretleriyle doluyum. Bu nasıl bir senaryodur ki insan takdir mi etsin, küfür mü etsin karar veremez?! (Peki, ısrarla seyretmeyenler için kısa bir özet yapalım o halde; İngiliz Düşesi Prenses Susannah kaçırılır ve youtube'dan "lütfen beni kurtarın" filmi yayınlanır. Filmde Prenses, kaçıranların talebinin yerine getirilmemesi durumunda öldürüleceğini söyler. Talepleri, İngiliz Başbakanı'nın, canlı yayında bir dişi domuzu sikmesidir!).

Bir kaç farklı açıdan tartışalım:
1- Brooker'ın amacı insanları şoka sokmaksa, sonuç bence % 100 başarılı! Hala şoktayım ve eminim seyreden herkes de bu duygumu paylaşıyordur. Özellikle, domuzu sikme sahnesinde (ki bunu göstermek yerine, o an televizyonu seyredenleri gösterdi) seyredenlerin tepkilerini çok iyi vermiş. Bir önceki sahnede, "evet haydi siksin de görelim" tadındaki alaycı, hastalıklı haller, biz insanoğlunun rezilliğini inanılmaz bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze. Aynı o insanların biraz sonra televizyon karşısında ne yapacağını bilemez halleri, utanmaları, elleriyle ağızlarını kapamaları, bazısının gözünü yere indirirken, bazısının gözünü televizyondan alamama halleri... Hepsi tek tek müthiş! (ki seyrederken ben de aynı hallerde buldum kendimi)
2- Teknoloji çılgınlığı dizide çok gerçekçi şekilde verilmiş. Youtube'dan anında yayılan filmin, twitter'a taşınması, İngiliz halkının "acaba başbakan talebi yerine getirmeli mi, getirmemeli mi" yorumları, "hayır yapmasın" yorumlarının saatler ilerledikçe değişmesi ve bunun oluşturduğu toplumsal baskı çok gerçek.
3- Ahlak değerlerinin ne kadar göreceli olduğunu, "ahlak" denen şeyin aslında ne kadar saçma olduğunu gösteriyor bence dizi. "Domuz sikmek ahlaksızlık, peki ya bir insanı kurtarmak içinse? O zaman olur!" Ahlakla bayağı dalga geçmiş adam. Üstelik, burada dinlere de gönderme var tabi ki...
4- Sosyolojik olarak bakıldığında, toplumsal baskının koskoca başbakana bile neler yaptırtabildiğini, hem de politikacıları da yerden yere vurmak suretiyle vermiş Brooker.
5- Cinsel açıdan, insanoğlunun acizliği içler acısı. Televizyon kanalları, Başbakan'ın domuzu sikmesini "sevişmek" olarak dile getirmesi, muazzam bir hiciv!

Dizi daha pek çok yönüyle sansasyonel, kesinlikle anarşist ve belki de Anonymous grubu tarafından yaptırılmış. Komplo teorisi gibi mi geldi bu kulağa? Bence son derece mantıklı; ben Brooker'ın Anonymous grubuna üye olduğuna artık eminim. Ancak tüm bunlardan da öte, benim zihnimi asıl kurcalayan soru şu; böyle bir dizi Türkiye'de olabilir miydi demeyeceğim çünkü katiyen olamazdı fakat bu, dizi değil de, gerçek olsaydı? Tayyip Erdoğan'ın böyle bir olayla karşı karşıya gelmesi durumunda, kamuoyunun tepkisi ne olurdu? Peki ya Erdoğan'ın tepkisi ne olurdu? İşte benim asıl merak ettiğim konu bu...

9 yorum:

  1. Başbakanın da toplumun da nasıl tepki göstereceği belli, sırf senin şu başlık bir duyulsa ya da görülse davalık olacağından emin olduğum kadar.:)) Bir başka açı daha aılması gerekmez mi? Demokrasi, söz- söylem hakkının sınırsızlığı iddiasındakiBatı toplumlarının dokunulmazları acaba başka yerlerde mi? Buradan şunu da sorabilir miyiz: Yoksa, tüm söylemlerin ve sloganların bittiği yer iktidar mı? İktidara nerede ve nasıl dokunulduğu mu? Ahlakı da özgürlükleri de belirleyen bu sanırım...

    YanıtlaSil
  2. Seburo,
    Yorumunu yayınlayamıyorum ancak bununla ilgili tartışmak istersen bana mail atabilirsin, seninkini bilmediğimden ben atamadım...
    Avram,
    Avukatımın tavsiyesi üzerine başlığı değiştirdim. Daha önce hiç başıma gelmeyen bu durum beni "gerçekleri konuşamayacaksak niye buradayız" konusunda epey düşündürdü ama hala buradayız, en azından şimdilik...

    YanıtlaSil
  3. Gerek yok. Nesini ve niçin tartışacağız ki?

    YanıtlaSil
  4. Seburo,
    Gerek yoksa tartışmayız biz de...

    YanıtlaSil
  5. avukatımın tavsiyesi:))))) buna avukat arkadaş desen daha gerçekçi olur diye düşünüyorum...başlığı değiştimen çok mantıklı..

    YanıtlaSil
  6. Attractive adam,
    Avukat tabi ki arkadaşım. Başım belaya girerse kendisini avukat olarak tutacağım kişi olduğu için kendisinden "avukatım" diye bahsettim... :)
    Seburo,
    Tartışmaya gerek yok dediğin için ben de tamam tartışmayız demiştim ancak tekrar yorum göndermişsin ve ben yine yorumunu yayınlamıyorum. Mail adresimden ulaşırsan sana cevap verme şansım olur. Neden yazamadığımı/ yayınlayamadığımı da açıklarım.
    Hem sen hem diğer okurlar bilsin ki, yayınlanan yorumlar sadece yorumu yazanı değil, onu yayınlayanı da bağlıyor. Düşünce özgürlüğünün kısıtlanması vb. argümanlara katılıyorum. Doğrusunu istersen, yorumunda senin de yazdığın gibi, bu blogu kapatmayı da düşündüm dün başlığı değiştirirken. Bu blogu açtığımdan beri hiç başıma gelmemişti ve bu durum beni çok rahatsız etti; kendimle çeliştim. Ancak maalesef durum şu an için bu.
    Direkt kişi ismi kullanmak "hedef" olarak algılanıyor ve hakaret davasına neden olabiliyor. Bundan çok daha hafif tabirlerden dolayı açılan davalar var...
    Daha özgür Türkiye'lere diyorum... Bu konuda Seburo'dan ve başka yorum yapmak isteyen varsa onlardan da özür dilerim, bu konuda kişi ismi göstererek ve/veya başlığı neden değiştirdiğime dair daha fazla yorum olmayacak. "İkiyüzlülüğüm ve korkaklığım"dan hoşlanmayanlar blogu okumaya devam etmemeyi seçebilirler...

    YanıtlaSil
  7. kutsalfahise,

    İlim ilim ilim. Bu millete ilim lazım.

    İlmi olan biri bir yazı yazmış anlatıyor, ilmi olmayan bunu engelliyor. Biz bunu yaşadık. Biz bunu yaşıyoruz hep. İlim yazdın sen orada. İlimsizin algıları bozuk olunca bunu anlamıyor. Belki sende farkında değilsin. O başlık bir ilimdi. O başlık bir ışıktı.

    Özgürlükten ziyade ilimsizler için ilim istemek lazım. Doğru olan bu olacak.

    YanıtlaSil
  8. Seburo,
    O başlığı silmek inan ki beni de çok sinirlendirdi, isyan ettirdi ve üzdü. Yazının en çarpıcı yanıydı o başlık. Ancak işgüzarın teki kalkıp şikayette bulunursa maalesef abuk subuk davalarla uğraşmam gerekir ki bu da hiç işime gelmiyor doğrusu. Yoksa "aman canım, o başlık olmazsa bu başlık olsun" demiş değilim, mevzunun son derece farkındayım...

    YanıtlaSil
  9. Kimse o avukat takdir ettim, müvekkillerinin blogları ile de ilgileniyor.:)
    http://www.yesilgazete.org/blog/2012/03/30/erdogandan-facebook-harekati/ tesadüf bu ya, gece gece bu haberi buldum internette. Yani adamlar tek tek takip ediyorlar. Bu yasa eskiden de vardı; ancak hiçbir Başbakan (ya da bakan) bu derece nefret ve tepki çeken -en azından bir kesim için bir örnekle karşılaşılmadığıdan nadir olarak işletilen bir madde idi. Bugün gelinen noktada, yayınları yapanların peşinde düşmeseler şaşardım. Eleştiri, tepki hatta alay etmek için bile aleni ve hakaret içermeyen yöntemler bulmak bana göre özgürlüğün kısıtlanması değil tam tersi yazanın zekasını ve becerisini gösterir. Can sıkacak bir durum olarak düşünme. O yüzden, Seburo'nun görüşüne katılmıyorum. İlim, zeka içerir o başlığın içinde zeka değil provakatif düşünce vardı. (Ben başbakan olsam, başlıktan rahatsız olmam sadece delinin birinin aklına o karpuz kabuğunun düşmesinden korkar, ürperirdim.)

    YanıtlaSil

Konu ile ilgili olmayan yorumlarınız yayınlanmayacaktır.